sükût-u hayal


karanlıkta ayın ışıldattığı boş salıncak sallanıyor. onunla birlikte üzerindeydi sanki biraz önce, ilk kez dokundu sanki ona orada. çıkan rüzgârla hızlanıyor salıncak ve tüm hayalleri savurup, söndürüyor.  

cenaze


rahmetlinin odası darmadağın edilmişti. kıpkırmızı kesilmiş yüzünü aşağı indirdi. “annem bana bir not bırakmış mı, ona bakınıyordum teyze,” dedi.

karşılıklı


düğün davetiyesini alınca, tebrik etti onu. ikisinin yüzünde de sahte ama başarılı bir gülümseme. birbirlerini sevdiklerinden habersiz öldüler.

yazgı


biletim aktarmalıydı. ikinci uçağı kaçırınca o şehirde mahsur kaldım. otel lobisinde tanıştım onunla. konferansa gitmekten vazgeçtim.

karşılıksız


bir film ismi geveledi telefonda. “meşgulüm” dedim kati ve soğuk bir sesle.

yatakta


işkolik bir adam. her allahın günü meşguliyetten şikayetçi. zevcesi hipokondriyak; kadıncağızın sürekli başı ağrıyor.